30 Temmuz 2012 Pazartesi
Bugün Benim Doğum Günümmmm
Gizli gizli seviyorum doğum günlerini. Çaktırmıyorum ama cool takılıyorum. Bence mutlu yıllar bana bugün, bugün benim günüm ve herkes beni bugün el üstünde tutmalı. Egoizmin doruklarındayım!
26 Mayıs 2012 Cumartesi
Arkadaşlık
Merhaba efendim merhaba.
Ne çok zaman geçmiş buraya yazmayalı. Günlük tutmayı da bıraktım sayılır zaten, öyle anlık yaşamaya başladım sanırım. Oysa anılar güzel şeyler, en güzel şeyler.
Buraya yine bir şeyleri şikayet etmeye mi geldin dediğinizi duyar gibiyim ya da yanlış da duyuyor olabilirim. Bu pek önemli değil. Bir yerden başlayayım en iyisi. Olay şu ki en iyi arkadaşımla aram pek iyi değil. Hatta var olan bir aradan bile bahsetmek o kadar saçma ki, her neyse işte. Bu beni çok fazla yoruyor son günlerde, aklıma geldikçe bildiğin geriliyorum. Aslında gerilmekte sayılmaz, üzülüyorum bayağı. Ben hayatıma bir şekilde girmiş, değer verdiğim insanları kaybetmeye alışık değilim. Sevmiyorum yani. Bazı değerlerin bu kadar kolay yıkılacağına dair inancım yok, umarım olmazda ileri ki zamanlarda. Hani böyle bazen bağlar kopar, bir süre konuşmazsınız, karşılıklı trip falan atarsınız ama yok yani. O kadar da özgür ruhlu biri değilim. Sanırım o benim en iyi arkadaşım ve o bunu bilmiyor. Ve bana bilmediğim bir nedende kızgın ve aradaki soğukluğu atamıyoruz hiçbir şekilde. Puff, gerçekten içim eziliyor. Ne yapacağımı da pek bildiğim söylenemez ki bilsem harekete geçmiş olurdum çoktan. Zor bu arkadaşlıklar zor efendim, çok zor.
Ne çok zaman geçmiş buraya yazmayalı. Günlük tutmayı da bıraktım sayılır zaten, öyle anlık yaşamaya başladım sanırım. Oysa anılar güzel şeyler, en güzel şeyler.
Buraya yine bir şeyleri şikayet etmeye mi geldin dediğinizi duyar gibiyim ya da yanlış da duyuyor olabilirim. Bu pek önemli değil. Bir yerden başlayayım en iyisi. Olay şu ki en iyi arkadaşımla aram pek iyi değil. Hatta var olan bir aradan bile bahsetmek o kadar saçma ki, her neyse işte. Bu beni çok fazla yoruyor son günlerde, aklıma geldikçe bildiğin geriliyorum. Aslında gerilmekte sayılmaz, üzülüyorum bayağı. Ben hayatıma bir şekilde girmiş, değer verdiğim insanları kaybetmeye alışık değilim. Sevmiyorum yani. Bazı değerlerin bu kadar kolay yıkılacağına dair inancım yok, umarım olmazda ileri ki zamanlarda. Hani böyle bazen bağlar kopar, bir süre konuşmazsınız, karşılıklı trip falan atarsınız ama yok yani. O kadar da özgür ruhlu biri değilim. Sanırım o benim en iyi arkadaşım ve o bunu bilmiyor. Ve bana bilmediğim bir nedende kızgın ve aradaki soğukluğu atamıyoruz hiçbir şekilde. Puff, gerçekten içim eziliyor. Ne yapacağımı da pek bildiğim söylenemez ki bilsem harekete geçmiş olurdum çoktan. Zor bu arkadaşlıklar zor efendim, çok zor.
1 Nisan 2012 Pazar
qwerty
Bugün tekrar tekrar anladım ki ben aşırı alıngan bir insanım. Hani böyle en ufak lafı kaldıramayıp bozuk atan, trip yapan, pasif agresif davranışlarla aklı sıra intikam almaya çalışan salak tiplerden değilim, öyle anlama da, çok alınganım cidden. Biri bana böyle ters bir şey söylediği zaman falan içim parçalanıyor. Belli de etmiyorum ama çok fena oluyorum. İnsanlar bu kadar basit şeylere alınmıyordur bence normalde. Çok kalbimi kırıyorsunuzzz.
14 Mart 2012 Çarşamba
Ağaç Sonradan da Eğilebilir.
Bana değer verdiğini hissettiğim her insana sorgusuz değer veriyorum, vermeye çalışıyorum en azından. Bana değer vermediğini veya beni önemsemediğini düşündüğüm bir insana ise artık kabalık yapabiliyorum. Eskiden bunu da yapamazdım. Her şeye "evet" derdim, herkese iyi davranırdım otomatik olarak. Şimdi ise hak etmeyen birine iyi davranmamaya çalışıyorum. Denedim, yapabiliyorum üstelik. Böylece gereksiz enerji sarfiyatı yapmamış oluyorum. Yıllarca bu kadar salak nasıl davrandım bilemiyorum.
4 Mart 2012 Pazar
Mesafeler Kimi Zaman İyidir
Merhaba sevgili okuyan merhaba;
Nasıl doluyum bir bilsen. Serdar
Ortaç bile dinledim sabah sabah, yine hüznüm dağılmadı. Biri çıkıp
"hööyt" dese, oturup bütün gün ağlarım.
İnsanın değer verdiği birisini
kaybetmesi ne kadar acıymış meğer. Elinden hiçbir şey gelmemesi ne kadar aciz
bir durummuş. Kendi kendime derdim hep "Ben güçlüyüm, hayatta ağlamam,
üzülmem." gibisinden şeyler. Yok, denedim, olmuyor.
Evimden uzağım, orada neler
oluyor bilmek istiyorum şu anda. Ama gidersem biliyorum ki her şey daha kötü
olacak. Uzak kalmak iyi gelebilir belki.
Durum bu işte. Sanırım anlatmak
istediklerimi de anlatamıyorum. Ve anlaşılmayı çoktan geçtim bugün. Kendimi
normal bir insan zannederdim. Ama son günlerde herkesin "akışına
bırak" dediği bir konuyu akışına bırakamadığımı gördüğümden beri anladım
ki ben fazlaca kontrol seviyorum. Siz buna ister kontrol manyağı deyin ya da ne
derseniz deyin. Duygularımı yaşayamıyorum demek yerine onları bastırmayı tercih
ediyorum şu zaman içinde. En azından bir süre, kendim için.
3 Mart 2012 Cumartesi
Her Şeyin Biraz Daha Fazlası
Birisiyle sabaha kadar oturup
muhabbet etmek istiyorum. Herhangi biri ama böyle her konuda konuşulabilecek
biri. Saçma sapan muhabbetlerime katlansın, birlikte felsefi
çıkarımlar yapalım, yorum yapsın, ben anlatayım o dinlesin, o da anlatsın ben
dinleyeyim vs. acayip istiyorum bunu. Buradan kimsesi yok tribine girmiş anlamı
da çıkarılmasın, bir sürü konuşacağım kişi var ama bilmiyorum. Böyle kendim
gibi biri olsun istiyorum, her konuyu konuşalım, yeri geldiğinde tartışalım,
gülelim. Hayattan, edebiyattan, şarkılardan, filmlerden, insanlardan, dünyadan,
ne bileyim o sırada aklımıza ne gelirse, muhabbet bizi nereye götürürse oradan
konuşalım istiyorum. Öyle bir konuşalım ki canımız sıkılsın, oflayıp
puflayalım, dakikalarca susabiliriz de hatta. Sonra uykumuz gelsin ama uyumak
istemeyelim, ağlayalım yeri geldiğinde ne bileyim.
Her neyse yine çok şey istiyorum ben.
İyi geceler.
1 Mart 2012 Perşembe
Aradığınız Kişiye Şu Anda Ulaşılamıyor.
Az önce aradı.
Telefonu açtığım gibi "Çok
özledim." dedi.
"Neyi özledin?" dedim
gayet ciddi bir şekilde.
"Birisini özledim, çok
hemde." dedi.
"Kimi özledin peki?"
dedim, saatin etkisi olacak ki denilenleri anlamıyorum.
"Seni desem, kızar
mısın?" dedi.
"Tabii ki hayır, ben de
seni özledim." dedim arkadaşça. (Gayet hissedilebilir bir ses tonuydu.)
"Ama ben seni, senin beni
özlediğin şekilde özlemiyorum." dedi. (Hönk!!!)
Anlamamazlıktan geldim en başta,
sustum.
"Öyle işte, sadece bil
istedim." dedi.
Mavi ekran verdim ve telefonu yüzüne kapattım.
Ben daha ne diyebilirim ki onca olan biten şeyden sonra.
HİÇBİR ŞEY.
HİÇBİR ŞEY.
28 Şubat 2012 Salı
22 Şubat 2012 Çarşamba
Biyolojiyi Konuşturdum, Buyurun Örneği.
Merhabalar efendim;
Çevremde işi düşünce
arayan arkadaşlar familyasına ait canlıların bolca bulunmasından olsa gerek,
bazı şeyleri gün be gün geliştiriyorum kendimde. Bunları söyleme gereği
duymuyorum çünkü yazının devamında rahatça anlayabileceksiniz zaten.
Yaklaşık altı aydır
arayıp sormayan bu mikroorganizmadan hallice canlı, önce Facebook'tan
"kankaa naber ya" mesajı atıyor; cevap alamayınca da, bu sefer de
telefondan mesaj atarak "senden bi şey isticem..." diyerek ne kadar
yüzsüz olunabileceğini gösteriyor adeta.
Ben senin kankan falan
değilim tamam mı? Prokaryotlar bile senin yanında daha gelişmiş canlı kalır.
"Devenin sevmediği diken burnunun dibinde bitermiş." diye
boşuna dememişler tabi.
Ah ah, anladınız değil
mi ne anlatmak istediğimi? Ben daha ne yapayım.
İyi günler efendim, iyi
günler.
17 Şubat 2012 Cuma
14 Şubat 2012 Salı
Zaman Kötü, Çok Kötü.
Beni düşünmeyen, zerre
umursamayan ama benim onları düşünmeme, hayatlarını kurtarmama alışmış
insanları düşünmeyi bırakıp kendimi düşünmeye başladığım gün bu hayatta büyük
ilerleme kaydedeceğim.
Evet, hepinizden nefret ediyorum anlatabildim mi? Her defasında
kendimi düşündüğüm kadar, sizleri de düşündüğüm için kendimden de nefret
ediyorum şuan. İsterseniz salak deyin, geri zekalı deyin zerre umrumda
olmayacak şu saatten sonra. Olayın iyiliğini falan geçtim artık. Yaptıklarımdan
hiçbir zaman karşılık beklemedim, bu mudur adaletiniz? Hah o zaman seveyim ben
sizi. İyi niyet, samimiyet de bir yere
kadarmış. Geç oldu anlamam biraz, her zaman ki gibi. Konuyu kendi içimde hallettiğime göre sıra
dışa vurmaya gelmiş demektir. Böyle yani.
Sağlıcakla kalın.
10 Şubat 2012 Cuma
Yalan Kötü Bir Şey
İnsanlar bazen yalan söyler.
Aslında insanlar genellikle yalan söyler. İnsanlar azıcık zoru görünce de yalan
söyler. Sonuçta başları her sıkıştığında bunu kaçış yolu olarak görürler.
Yalan söylediklerinde ben bunu biliyorum ama onlar bilmiyor. İşte
tam da o zamanda özellikle konuşturuyorum karşı tarafı. Eskiden olsa direkt
bitirirdim muhabbeti. Şimdi ise izlemek daha doğrusu dinlemek keyif veriyor
doğrusu.
Evet, her neyse işte yalan söylerken karşımda kıvranıyor,
düşünüyor falan içimden kahkahalar atıyorum. 'He evet evet haklısın.' deyip
geçiştiriyorum. Bakıyorum, inandığımı düşündüğünü görünce mutlu oluyor
kendince.
Hayat gerçekten çok garip dostlar.
Evet, devam edeyim. Karşı tarafı konuştururken mimiklerine falan
bakıyorum yalan sırasında herhangi bir değişiklik var mı diye. Varsa eğer
beynime kazıyorum, yoksa kendi çapımda bir şeyler yapıyorum işte. Bazıları
cidden su gibi yalan söylüyorlar, hiçbir falso yok. O an ayağa kalkıp
alkışlayasım geliyor, yapmıyorum.
Aslında bir şeyin yalan ya da gerçek olması zerre umrumda değil.
Ben yaşadığıma bakarım, yaşarken neler hissettiğime. Ama bana yalan
söylenilmesine hiçbir şekilde katlanamıyorum, inanmak istemiyorum buna.
İnsanların bu kadar alçalabileceğine de inanmak istemiyorum. Bunu hak ettiğimi
de düşünmüyorum açıkçası.
7 Şubat 2012 Salı
Benim Onlar.
Arkadaşlarla birlikte yemek için getirdiğim
kocaman kutudaki havuçlu kek ve tarçınlı kurabiyeleri tek başıma yarıladım iki
günde. sonunu düşünen kahraman olamazmış. Elbette hepsi benim. O kadar uğraştım
canım, aa.
6 Şubat 2012 Pazartesi
400 Km Uzakta Bir Yerde
Merhaba;
Eve geldim sayın okuyan. Eve derken benim olmayan o evime. Yani evimden döndüm. Evim derken benim olmayan o evimden. Burada sen bile farklısın. Yattığım yatak, oturduğum sandalye, baktığım ayna ve daha birçok şey var aslında ama bunları saymayacağım.
Eve geldim sayın okuyan. Eve derken benim olmayan o evime. Yani evimden döndüm. Evim derken benim olmayan o evimden. Burada sen bile farklısın. Yattığım yatak, oturduğum sandalye, baktığım ayna ve daha birçok şey var aslında ama bunları saymayacağım.
Taksiden indim; sırtımda çanta, sağ
omzumda bir çanta, sol omzumda bir çanta, elimde tekerlekli kocaman bir valiz
yavaş yavaş geldim bloğun önüne. Her zaman ki gibi yine yalnız. Yok ki
karşılayanım, yardım edenim. O taksiden hep yalnız mı inilecek? Hala neden mi
alışamadım? Bende bilmiyorum ki. Aslında alışmış gibiydim az çok ama eve gittim
geldim yine dengem bozuldu. Off off. Umutsuz umutlarımdan işte. :) Kısacası
döndüm yani. Bir türlü ait olamadığım yerdeyim yine. İnanılmaz mutluyum mu desem,
üzüntüden öleceğim mi desem bilemiyorum. Diyorum ya, ruh halimi anlatmamı
isteme pişman olursun. Dur derin bir oh çekeyim: ohh (off). :)
2 Şubat 2012 Perşembe
2 Şubat 2012, lalala
Bugün uzun zamandır, yaklaşık 3-4 aydır, yüz yüze görüşmediğim bir arkadaşımla
buluştum. Neredeyse üç saat boyunca harika bir kişiliğe sahip olduğunu
düşündüğüm bu insanla kesintisiz, susmaksızın muhabbet ettik ve neredeyse elinden
telefonu düşürmeyen, on dakikada bir kontrol eden, hiç olmadı Twitter'da neler
konuşuluyor diye bakan ben bir defa bile telefona bakmadım ve bunun eksikliğini
de hissetmedim. Ne söylediğimin pek bir önemi yoktu. Bayağı keyifliydi.
Hava soğuktu üstelik. Kar yağıyordu. Başta kahve içtik
Pirinçhan'da. O anlattı ben dinledim, ben anlattım o dinledi. Diyorum ya ne
anlattığımın ya da anlattığının önemi yoktu diye aynen öyle işte. Anlatmış
olmak için bile anlatıyor olabilirdik. Ardından çay içtik. İyice üşümüş olmalıyız
ki kapalı bir alana gittik. Maksat ısınmak elbette. :) Oturulacak yer
bulamayınca biraz daha yürüdük, konuştuk.
Dış dünya ile iletişimini kesip karşındaki insan ile muhabbet
etmek, anlattıklarını dinlemek, sen konuşurken de onun seni can kulağı ile
dinlemesi ve sıkılmıyor olmak mutluluk verici ve rahatlatıcı bir şey.
Böyle kişilerle samimi olduğum için gerçekten şanslı hissediyorum
kendimi.
27 Ocak 2012 Cuma
İstekler ve Duygular Mı?
Merhabalar efendim;
Bugün sevdiğim çok değer verdiğim biriyle tartıştım. Bana ''Dünya
senin isteklerin, senin duyguların etrafında dönmüyor.'' dedi. Başta
anlayamadım neler olup bittiğini. Ufak çaplı kriz geçirdim. Beynime bir ara
oksijen gitmemiş de olabilir. Her neyse of. Zaten benim duygularım, benim
isteklerim etrafında dönse dünya daha yaşanası bir yer olurdu. En basitinden
daha mutlu olurdum. Zaten tüm sorun da bu değil mi?
22 Ocak 2012 Pazar
Kararsızlık Mı Denir Her Neyse, İşte Tam da Ondan.
Bugün ne hissettiğimi
bilmiyorum.
Mutsuz hissetmiyorum.
Mutlu hissetmiyorum.
Emin hissetmiyorum.
Kararsız hissetmiyorum.
Boş hissetmiyorum.
Dolu hissetmiyorum.
Aslında bir his var ama adını koyamıyorum.
19 Ocak 2012 Perşembe
Sıkıntı
Durduk yere başka bir insana dönüştüm.
Önceden umrumda olan pek çok şey şimdilerde hiçbir şey ifade etmiyor mesela.
Nedenini düşünmedim değil ama bulamıyorum. Canımı sıkmaya başladı bu durum.
Kendi kendime içinden çıkılmayacak paradokslar yarattım. Büyük sıkıntı.
Dinlemek Önemli Tabii.
Bazen insanları dinlermiş gibi
yapıp dinlemiyorum. İşin garip tarafı bunun farkına ben de sonradan varıyorum.
Kesinlikle bilerek yaptığım bir şey değil yani. Cevap vermem gerekiyor ve
içimden diyorum ki: 'Dinlememişsin, ne diyeceksin şimdi?' . Bu yüzden yuvarlak
cevaplar veriyorum genelde. Bazen de gülüp geçiyorum. Ayrıca insanların merak
ettikleri birçok konuyu duymak bile istemediğimi fark ettim. Sabah kardeşimle
şöyle bir konuşma geçti mesela;
- Sana xxx hakkında bir şey anlatayım mı?
- Anlatma, benim bilmemi istemiyordur belki.
- Merak etmiyor musun?
- Hayır etmiyorum.
- Tepki vermesinden mi korkuyorsun?
- Hayır ya ne alakası var?
- O zaman anlatayım.
- Anlatma, bana anlatmanı istemiyordur belki. Gelince sorarsın,
anlatmana izin verirse anlatırsın.
- Tamam sen sor o zaman.
- Ben merak etmiyorum ki!
Ayrıca insanların neden konuşmayı bu kadar çok sevdiklerini
bilmiyorum. Cidden kafa ütülüyorlar.
17 Ocak 2012 Salı
Hayat Bana Güzel, lalala
Odamdan çıkmak istemiyorum. Hani
çayım olsun, kahvem olsun, cipsim olsun, kitaplarım olsun, internetim olsun,
hayat bana güzel. Telefonum olmasada olur.
İnsanlarla ne kadar az iletişim, benim için o kadar iyi.
Asosyalliği seviyorum sanırım artık, eskiden böyle değildim ama bu kadar da
olmamıştım. Sosyal kaygı taşımakmış falan umrumda da değil açıkçası.
Havuçlu keki unutacaktım az kalsın. Uygun şartlar sağlansın sesimi
çıkarırsam bu ben, ben değilim. (Son cümleyi birkaç kez okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız. İlk okuduğumda ben bile karıştırdım. )
Haydi görüşmek üzere, esen kalın.
15 Ocak 2012 Pazar
Net
Bir gün kelimeler bitecek ve bizim konuşacak ya da yazacak hiçbir şeyimiz kalmayacak diye çok korkuyorum. Tamam konuşma konusunda sıkıntı yok ama eğer yazamayacaksam bir yere atın, kapatın beni kesinlikle daha iyi.
11 Ocak 2012 Çarşamba
Zaman Bazen Çok Acı
Akşam uyuyup sabah uyandığımda
evimde uyanmayı, sabah erken kalkıp kahvaltı yapmak zorunda olmayı, ilkokul
formamı giymeyi, o evde soluyup okul yolum için evden çıkmayı, yürürken Bursa’nın
soğuğunu hissetmeyi, okulumun kapısından girince bahçesinde yürümeyi, yeri
yurdu belli olan ve hala aklımda olan o sınıfa girmeyi, sıkıla sıkıla uyuya
uyuya derste olmayı, teneffüste şimdi çok değer verdiğim ya da çok uzun zamandır
görmediğim o insanlarla şakalaşmayı veya oynamayı, hatırladığım o kimi zamanlar
oldukça karanlık olan zemin kattaki karanlık koridorda yürümeyi, gün her ne
kadar monoton gibi geçiyor olsa da aslında her gün apayrı şeyler yaşamayı,
evime dönünce sıcacık yayıla yayıla televizyon izlemeyi, evin içinde düzenli
olarak kaybolan kaplumbağalarımı, annemin yaptığı yemekleri beğenmemeyi ama
daha sonra onları yemeyi, ‘yemek yedikten sonra yaparım’ dediğim ödevleri uyku
saatine sıkıştırmayı ve zorla da olsa bitirmeyi ve yine on üç yaşında bu günleri
yaşayan ben olmayı özledim.
Ama bütün bunları bu seneye
kadar burada olabilmek için yırtındığım şu noktadan uzak kalmak için istiyorum.
Aile kavramının önemini özlediğim için istiyorum. Hayatın çok basit olduğu o
günlere, kendimi değiştirebilmek için daha çok zamanım olan o zamana dönmek ve
en önemlisi kendimi her an güvende hissettiğim zamanlara dönmek istiyorum. Bir
şey anlatmak istediğimde bunları samimice dinleyebilecek insanlar istiyorum
çevremde. Neden diye sormayacak, yaptıklarımla ya da dediklerimle yargılamayacak insanlar istiyorum sadece. Hepimiz bazen bunu istemiyor muyuz?
Yükümüz, duygularımız ve
sorumluluklarımızdan kaçıp hayatta en çok sevdiğimiz döneme dönmek istemez
miyiz bazen?
İşte ben de tam onu istiyorum.
1 Ocak 2012 Pazar
Yalnızlık Zor Zanaat
Merhabalar
efendim;
Yeni bir yıl, yeni yılın ilk günü fakat geriye kalan her şey eski.
Ya da aynı demeliyim ki bu daha doğru
olacak. İnsanlara bakıyorum, ha bire bir beklenti içindeler. İşte bunlar çok
saçma mesela. Çabalamadıktan sonra neyin
telaşı ki bu? Gerçekten anlamıyorum.
Dışarıda kar yağıyor şu anda. Gözümde birkaç şey canlanmadı da değil hani eskiye dair. Çok değil, iki-üç sene öncesi. Bazı şeylerin hala tebessüm oluşturması kadar güzel bir şey var mıdır? Bence kesinlikle yok.
Özlemek güzeldir mesela. Yerinde ve zamanında yaşanan her şey, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Unutmak demişken, böyle bir şeyin olmadığını çoğumuz kabul etmiyoruz bile. Sindiremiyoruz sanki bazı olanları, yaşanmış olan her şeyi. İyi ya da kötü, fark eder mi?
Tebessüm oluşuyor yine istemsiz bir şekilde. Kaybettiklerim aklıma geliyor bir yandan. İçim buruk. Kalbim kırılmış bile olabilir. Dengesizlik midir yoksa kaybedince değerini anlamak mıdır bilmiyorum. Ama çok özledim. İşte ben çok rahat bir şekilde özledim diyebiliyorum. Diyebilmeli insan. Birini çok seviyorsam da söylerim bunu. Hissedilenleri söylemek rahatlatır.
Yalnızlık acıtır. Kanatır. Üzer. Kısacası gözyaşı adına her ne varsa tüm eylemleri yaptırır. Mesafeler var birde. En çok acıtan taraf bu, şu sıralar. Ailemden hiç bu kadar uzak kaldığımı hatırlamıyorum. Onları yanımda hissetmemenin bu kadar beni etkileyeceğini hiç düşünmemiştim ki ben.
Evimi özledim. Annem, babam, kardeşim her şey demekmiş bunu da anladım burada.
Ankara soğuk. Onlarsız daha da soğuk. Beraber kahvaltı etsek, ben tabağımı bitirmesem zorlasalar keşke. Ders çalışmadığımda da odama gelip 'Hadi artık ipek ders çalış.' deseler. Çalışamıyorum. Gerçekten çalışamıyorum. Yemek düzenim, uyku düzenim sıfır.
Kışları televizyon karşısında mandalina soyulan geceleri özledim. Ah annem mandalina soysan da ben istemesem, sen zorlasan. Sonuçta sen kazanıp ağzıma tıksan mandalinaları. Çok değil bak, sadece geçen sene.
Hep derim, yalnızlık zor zanaat. Benimde bu duruma ayak uydurmaktan başka bir seçeneğim yok gibi.
Dışarıda kar yağıyor şu anda. Gözümde birkaç şey canlanmadı da değil hani eskiye dair. Çok değil, iki-üç sene öncesi. Bazı şeylerin hala tebessüm oluşturması kadar güzel bir şey var mıdır? Bence kesinlikle yok.
Özlemek güzeldir mesela. Yerinde ve zamanında yaşanan her şey, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Unutmak demişken, böyle bir şeyin olmadığını çoğumuz kabul etmiyoruz bile. Sindiremiyoruz sanki bazı olanları, yaşanmış olan her şeyi. İyi ya da kötü, fark eder mi?
Tebessüm oluşuyor yine istemsiz bir şekilde. Kaybettiklerim aklıma geliyor bir yandan. İçim buruk. Kalbim kırılmış bile olabilir. Dengesizlik midir yoksa kaybedince değerini anlamak mıdır bilmiyorum. Ama çok özledim. İşte ben çok rahat bir şekilde özledim diyebiliyorum. Diyebilmeli insan. Birini çok seviyorsam da söylerim bunu. Hissedilenleri söylemek rahatlatır.
Yalnızlık acıtır. Kanatır. Üzer. Kısacası gözyaşı adına her ne varsa tüm eylemleri yaptırır. Mesafeler var birde. En çok acıtan taraf bu, şu sıralar. Ailemden hiç bu kadar uzak kaldığımı hatırlamıyorum. Onları yanımda hissetmemenin bu kadar beni etkileyeceğini hiç düşünmemiştim ki ben.
Evimi özledim. Annem, babam, kardeşim her şey demekmiş bunu da anladım burada.
Ankara soğuk. Onlarsız daha da soğuk. Beraber kahvaltı etsek, ben tabağımı bitirmesem zorlasalar keşke. Ders çalışmadığımda da odama gelip 'Hadi artık ipek ders çalış.' deseler. Çalışamıyorum. Gerçekten çalışamıyorum. Yemek düzenim, uyku düzenim sıfır.
Kışları televizyon karşısında mandalina soyulan geceleri özledim. Ah annem mandalina soysan da ben istemesem, sen zorlasan. Sonuçta sen kazanıp ağzıma tıksan mandalinaları. Çok değil bak, sadece geçen sene.
Hep derim, yalnızlık zor zanaat. Benimde bu duruma ayak uydurmaktan başka bir seçeneğim yok gibi.
Konudan konuya atladım yine. Buraya kadar okuduysanız kocaman bir
teşekkürü borç bilirim. Kafa şişirmekte üstüme tanımam şu sıralar çünkü acayip
doluyum.
İyi günler.
İyi günler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)