Akşam uyuyup sabah uyandığımda
evimde uyanmayı, sabah erken kalkıp kahvaltı yapmak zorunda olmayı, ilkokul
formamı giymeyi, o evde soluyup okul yolum için evden çıkmayı, yürürken Bursa’nın
soğuğunu hissetmeyi, okulumun kapısından girince bahçesinde yürümeyi, yeri
yurdu belli olan ve hala aklımda olan o sınıfa girmeyi, sıkıla sıkıla uyuya
uyuya derste olmayı, teneffüste şimdi çok değer verdiğim ya da çok uzun zamandır
görmediğim o insanlarla şakalaşmayı veya oynamayı, hatırladığım o kimi zamanlar
oldukça karanlık olan zemin kattaki karanlık koridorda yürümeyi, gün her ne
kadar monoton gibi geçiyor olsa da aslında her gün apayrı şeyler yaşamayı,
evime dönünce sıcacık yayıla yayıla televizyon izlemeyi, evin içinde düzenli
olarak kaybolan kaplumbağalarımı, annemin yaptığı yemekleri beğenmemeyi ama
daha sonra onları yemeyi, ‘yemek yedikten sonra yaparım’ dediğim ödevleri uyku
saatine sıkıştırmayı ve zorla da olsa bitirmeyi ve yine on üç yaşında bu günleri
yaşayan ben olmayı özledim.
Ama bütün bunları bu seneye
kadar burada olabilmek için yırtındığım şu noktadan uzak kalmak için istiyorum.
Aile kavramının önemini özlediğim için istiyorum. Hayatın çok basit olduğu o
günlere, kendimi değiştirebilmek için daha çok zamanım olan o zamana dönmek ve
en önemlisi kendimi her an güvende hissettiğim zamanlara dönmek istiyorum. Bir
şey anlatmak istediğimde bunları samimice dinleyebilecek insanlar istiyorum
çevremde. Neden diye sormayacak, yaptıklarımla ya da dediklerimle yargılamayacak insanlar istiyorum sadece. Hepimiz bazen bunu istemiyor muyuz?
Yükümüz, duygularımız ve
sorumluluklarımızdan kaçıp hayatta en çok sevdiğimiz döneme dönmek istemez
miyiz bazen?
İşte ben de tam onu istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder