14 Aralık 2011 Çarşamba

Neden-Sonuç

Hayatım sürekli ama sürekli bir şeyleri ertelemekle geçiyor.

Mutlu olmayı da hep o ertelediğim şeylere bağlıyorum.


6 Aralık 2011 Salı

Duyarsızlığın Tepe Noktası

Merhabalar Beyler, Bayanlar;

Direkt konuya gireyim en iyisi. Güzel laflar yapabilirdim fakat önümde okumam gereken üç kitap var, üç gün var vs. vs. Kısacası bayağı bir sıkıştım. Her neyse bugün şunu fark ettim ki ben bazen insanları dinlermiş gibi yapıp dinlemiyorum. İşin garip yanı ise bunları yaptıktan sonra farkına varmam. Bilerek yaptığım bir şey değil yani. Cevap vermem gerekiyor mesela, içimden diyorum ki 'Zaten dinlememişsin, ne cevap vereceksin şimdi?'. İşte tam da bu sebepten yuvarlak cevaplar veriyorum. Bazen de gülüp geçiyorum.

Hıı birde şöyle bir durum var, bazı konuları duymak bile istemediğimi fark ettim. Neyin kafasını yaşadığımı çözebilmiş değilim.
Kendime akıl, fikir!

30 Kasım 2011 Çarşamba

Tüm Alkışlar Bana. Elleri Görelim Lütfen.

Bugün aldığım 'kimseye hak etmediği değeri verme' tavsiyesi üzerine ciddi kararlar alma dönemimdeyim. İşin garip kısmı hakkından fazla değer verdiğim bir insan bunu kendisi için istedi

Çok saçma değil mi? Hiç insan kendi ayağına sıkar mı? Ne kadar salaklık yaptığımı erkenden anlamış olmanın hazzını yaşıyorum.
Tüm alkışlar bana.




25 Kasım 2011 Cuma

A'dan Z'ye

Güçlü görünmeye çalışmak gibi, aslında kendimi  ve etrafımdakileri kandırmama sebep olan tuhaf bir huyum var.  Gitseler, anneme sorsalar doğal olarak a'dan z'ye her şeyimi bilir. 

''En sevdiği yemek ne?'' sorusuna anında yaprak sarması der mesela. 

''En sevdiği renk nedir?'' sorusuna da sarı diyecektir anında.

''En sevdiğiniz yönü nedir?'' sorusuna ise muhtemelen çok güçlüdür -kas gücü değil- diyecektir ama yanılacaktır. Tamamen alakasız olabilir belki ama büyük kardeş olmanın, anne-baba çalıştığından dolayı haklı durumdayken bile kardeşin iyiliği için susabilmenin ya da bulunulan ortamdaki huzuru bozmamak için özür dilemenin yarattığı savunma mekanizması olabilir bu. Hep var olan düzeni koruma isteği, hep yıkılmadım ayaktayım çabası. Hatta sırf bu yüzden yeni tanıştığım insanlar tarafından 'çok soğuk görünüyorsun' diye olumsuz yönde eleştirildiğim olmuştur. Güçlü görünme çabası, duyguları fazla belli etmeme çabasını da beraberinde getirmiştir çünkü. Aslında haddinden fazla duygusal olunmasına rağmen. 

Bir defasında, daha ilk okulda iken çok kötü düşmüştüm. Ama görmeniz gerek her yerim kanıyor, ağlayacak gibi oluyorum mesela zor tutuyorum kendimi. Küçüklüğümde dahi bu güçlü gözükme huyu ket vurdu duygularıma. Orada gözyaşı döktüğümü de görmemiştir kimse. 

Örnekler verebilirim fazlasıyla ama bunu da yapmanın pek mantıklı açıklaması yok sanırım. Hatta konunun dağıldığının da farkındayım. 

Her neyse; her insan ağlar. Bu o an ki hissedilenle ilişkilendirilebilir belki. Belki de çocukluktan beri empoze edilen 'ağlamak kişiyi basit gösterir' mantığının eseridir bu. Ha hiç mi ağlamadın diyorsunuzdur şimdi. Yalnızken çok ağladım. Yalnızken duygularım mantığımın önüne geçiyor çünkü engel olamıyorum. Kısacası bu iyi bir şey midir bilmiyorum. Ama çizdiğim bu profilin, aslında benimle çok alakasının olmadığı bir gerçek.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sevgili Sigara İçenler ve Üç Nokta.

Merhaba Sevgili Sigara İçenler;

Büyük bir ihtimalle %90'ınınız kanser olacak. Şimdi çoğunuz ekran karşısında 'Sanki sen olmayacak mısın?' gibisinden söylenmeye başladınız bile. Biliyorum bende olabilirim. Hatta ölebilirim de. Yani sigara içmeyen de ölebiliyor. Sizin bilmediğiniz içmeyen daha rahat yaşıyor ama. Siz moraliniz bozulunca sigara yakıyorsunuz ya hani, biz komedi filmi izliyoruz, arkadaşlarla buluşup muhabbet ediyoruz mesela. 

İkimiz de ölüyoruz evet. Ama bizdeki hatıralar azıcık daha güzel oluyor.

18 Kasım 2011 Cuma

Bir Yerlerde Bir Şeyler Var

Hayatımda güçlü görünmek kadar başıma dert olan yönüm olmadı. Nedense isteklerim, duygularım olabileceğini düşünmüyor kimse; sonra neden öyle davrandığımı da. O yüzden en ufak bir şeyde çevremdekilerin eli ayağı birbirine dolaşıyor. Saçma bir şekilde, üstelik dinlemeden yargılıyorlar. İnsanlar çok saçma gerçekten. Her neyse bu kadar.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Sorun Bende Değil

Bazı insanları gereksiz derecede çok seviyorum ve onlardan benimkinin onda biri kadar bile sevgi göremeyince ilginç bir şekilde hala sevmeye devam ediyorum. Bu durum sevgi-değer verme hususlarında beni çok sarstı sayın okuyan. Mesela ben elimden geleni yapıyorum, arıyorum, konuşuyorum, bir yerlere davet ediyorum, vakit geçirmeye çalışıyorum her şey buraya kadar tamam. Ama sıra karşımdakine gelince tık yok. Yani benim yaptığım kadar her şey. Çok garip değil mi? Artık garipliği de geçtim, salağın en önde gideni damgasını da alıyorum. Kendimi geri çekiyorum mesela bazen, karşımdakinden ses soluk çıkmıyor. Devam ediyorum yine bir süre bu şekilde, bakıyorum yine tık yok. İnsan merak eder öyle değil mi? Hadi yine merağı da geçeyim, 'bak bu insan benimle ilgileniyordu, ayıp olmasın halini hatrını soralım' da demiyor içinden. Sonra kendi kendime uzaklaşma kararı alıyorum, bu kez yapacağım diye sözler veriyorum kendime, yok olmuyor. Ararken buluyorum kendimi örneğin. Bir de gereksiz alınganlık yapıyormuşum sözde, peh. Bunun neresi alınganlık şimdi? Neyse sakinim.

15 Kasım 2011 Salı

Saçmalamak güzeldir, tabi bazen.

Çok sevdiğim insanlarla karşılaşınca felaket saçmalıyorum konuşurken.
Hakikaten saçmalıyorum ama öyle böyle değil.
Sarhoş gibi oluyorum.
Ne dedim ben diyorum.
Hatırlamaya çalışıyorum, hatırlamayınca strese giriyorum.
Ses kaydı yapma noktasına gelmiş olabilirim.
Bi' tanıdık mı gördüm, başlat kaydı.
Keşke bunu demeseydim şimdi.
Her neyse, başka yol mu yok sanki?
Durup durup trip yapıyorum kendime, olacak şey değil canım.

8 Kasım 2011 Salı

Duygu Yoğunluğu Budur Bence.

Geri sayım yaptığım şu günlerde, hayatımda o kadar güzel gelişmeler olmasına rağmen, huysuzluğumun tavan yaptığı bir dönemdeyim. Ama 'olur o kadar' deyip, kendimi haklı çıkarıp, buna devam etmekten de zevk almıyor değilim.

4 Kasım 2011 Cuma

Öğrenecek daha çok şey var. Bu ne ki?


Değer verilmemesi gereken insanlara gereğinden fazla değer veriyorum. Fark ettim ki bu sanki bir alışkanlık olmuş bende. Hem de bırakmam gereken bir alışkanlık

İşin asıl kötü tarafı, ben bunu fark etmekte çok geç kalmışım, olanlar olmuş. 

3 Kasım 2011 Perşembe

Değerlendirme diye ben buna derim, cuk oturdu.

İnsanlar sürekli birbirlerinin duygularıyla oynuyorlar ve pişman değiller üstelik. Her şey düşündüğüm gibi gitti gitmesine ama son noktada sapma oldu ve siz erkekler neden böylesiniz sorusu geldi tekrar aklıma. 

Sonuç mu? Çok da tın. 

Bazı şeyler hiç değişmiyor.


Ordan bakınca imrenmemek mümkün mü?



İnsanlar vs. Ben

Fark ettim ki çok az arkadaşım kalmış günlük hayatta. Facebook'a, Twitter'a ya da buraya da hiç arkadaş bulayım, çevrem olsun diye yaklaşmadım. Yani 'sırf arkadaşım olsun' diye bir motivasyonla böyle bir aktivasyona girecek bir yapıda değilim diyelim. Ne bileyim karşındakini ya da kendini kandırıyormuşsun gibime geliyor. Doğal gelişsin, kan çeksin falan istiyorum ben.

Mesela birisi fazla mı çıkarcı? İlişkilerine devamlı o gözle mi bakıyor, kesiyorum ilişkiyi. Birisi çok mu aptal, diğer çok mu egosentrik, hemen kes ilişkiyi. Diğeri çok mu tutarsız, devamlı saçmalıyor, konuşma artık. Diğeri çok mu abaza, böyle sapık gibi, bırak git. Her olaya ideolojik at gözlükleriyle mi yaklaşıyor, soğu ondan. Sanki kendim çok süpermişim gibi kimse kalmadı işte.

Ha elbette yalnız olmak üzüyor zaman zaman ama 'yalnız olacağıma, arkadaşım olsun, çamurdan olsun' diyemiyorum ben. Bazen bakıyorum telefon rehberine, aramak için göz atıyorum, kimse olmuyor. Çıkıyorum tek başıma dolaşıyorum.

Yalnız hissetmiyor değilim ama insanlardan yana pek de bir umudum yok açıkçası.

Yani şunu kavradım ki pratikte çabalamazsan hiç kimse senin sarı kaşın, yeşil gözün için uğraşmaz.

Şimdi o kadar yazdım, açılmayla gelen edit:
Şunu da yazmak istedim, ara ara aklıma gelir. Görünürde hiçbir semptom olmasa da, herkese normal görünsem de çok derinlerde psikolojik sorunumun olduğunu seziyorum arada. Böyle ileride açığa çıkacakmış gibi sanki. Böyle devamlı batan ama çıkarılmamış çöp gibi. Neyse uzatmayayım.

Açılarak gelen edit 2:
Aslında şu da vardı. Böyle kendine yeten, yalnız yaşayan, ona buna kapris yapmayan bir insan olarak yaşlanacağım, elim ayağım tutmayacak, sonra ne yapacağım diye de korkuyorum aslında. Biraz pratik olsam ya, yalandan da olsa 'seni çok özlemişim, nerelerdeydin' falan desem mesela? İşte böyle yapabilen insanlar gözümde çok farklı yerlerdeler.

Her neyse buraya kadar okuduysanız teşekkürü bir borç bilirim. İyi günler efendim.


2 Kasım 2011 Çarşamba

Sorun Bende Değil, Havada. Ya da Her Neyse İşte.

Sabahtan beri bırak ders çalışabilmeyi işe yarar, üretken, hayata katkıda bulunabilecek tek bir şey yapamadım. 
Sadece tükettim. 
Yedim, içtim, elektrik harcadım falan. 
Ve bundan dolayı kendimi değil, havayı suçluyorum. 
Evet. Benim hiç suçum yok. 
Hava resmen tepeme çöktü kasvetli kasvetli!?! 
Aslında kasvetli de olmayabilir, çünkü bildiğin güneş tepede. 
Kan dolaşımım durdu sanırım. Evet evet, aynen böyle, beynime kan gitmiyor sabahtan bu yana. 
Gerçekten bahane değil. 
Havadan çalışamıyorum. Evet, havadan. 
Ya da kan dolaşımım durdu demiştim ya kesin ondandır bak şimdi.

26 Ekim 2011 Çarşamba

Bir Gün Sen Düşersen, Ben de Seni Kaldıracağım.

Tek cümleyle, koskoca bir insanlığın kaybetmeye yüz tuttuğu tüm değerler hatırlatılabiliyor demek ki.
Demek ki tek bir cümle, tüm boğazları düğüm düğüm yapıp gözleri yaşartabiliyor.
Demek ki dakikalarca ekran başında kilitlenip, 'Bu cümle üzerine daha neler yazılabilir?' dedirtebiliyor hala bir şeyler.
Din, ırk, dil değil olay aslında. Asıl olan başka, bambaşka. Kanıtı da bu diyalog.
Ne olacağımız zaten belli değil. Hayat da kısa, sevin birbirinizi işte. Çünkü bir yerlerde hala umut var. 
İnsan olmak güzel. 

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.

20 Ekim 2011 Perşembe

Gündem

Sosyal paylaşım sitelerinin çoğunda tepki olarak profil resmi yerine bayrak konulmasını, bir sürü bayraklı şehitli yazı paylaşılmasını her terör olayından sonra samimiyetsiz buluyorum ve açıkçası sevmiyorum. Anlık ve sonuçsuz tepkiler olduğu için öylesine yapılıyormuş gibi geliyor. 'Profilindeki bayrağı gördüm, tepkilisin demek ki.' çok hoş ama kime, ne faydası var? Dün gece biri Okan Bayülgen'in programında sordu; 'Halk olarak ben ne yapmalıyım?' gibi bir soru. Hah işte ben buna çözüm istiyorum, çare istiyorum. Gidin teker teker elinizle boğun denildiğinde gidebilecek insanlar istiyorum. Tek tıklamayla profil resmimi bayrak yaptım oturduğum yerden demekten fazlasını istiyorum. Ben her terör olayında profilde bayrak görüp iki gün sonra yine hayat devam ediyor zihniyetinde o resimlerin değişmesine sinir oluyorum. Elde bayrak yürünsünden fazlasını istiyorum. Önemli olan ne yapabileceğimi bilmek istiyorum.