"İyi bir öğretmen nasıl olmalıdır?"
diye bir soru sorulduğunda birçok cevap verir, süslü püslü cümlelerle hayaller
kurarız çoğu zaman. Hayal kurmak; istediğimiz, zihnimizde tasarladığımız şeye
ulaşmanın en kısa ve en ulaşılabilir yoludur. Bence haksız da sayılmayız.
Elimizde sınırsız bir güç varken kullanmamak niye ki?
Bir yerlerden başlamak gerekiyor sanırım, iyi
öğretmen demiştik. Evet, öğretmende olmasını istediğimiz bütün güzel
özellikleri hayalimizdeki iyi öğretmen portremizle özdeşleştiririz. Bir
zamanlar bize idol olmuş öğretmenlerin iyi olarak nitelendirdiğimiz
özelliklerini cımbızla çeker, iyi öğretmen portremize tık
diye oturtuveririz kaçınmadan. Fakat genellikle bir şeyleri unuturuz. İyi
öğretmen, hiç hata yapmayan öğretmen mi demektir? Açıkça söylemek gerekirse
burada yanılıyoruz. Öğretmen de hata yapar; iyi bir öğretmen yaptığı hatayı
fark eder, hatasını kabul eder ve bir daha aynı hatayı yapmamaya dikkat
eder.
İyi bir öğretmen sınıfa girer girmez kendini
belli eder aslında. Kapıdan girdiği andan itibaren varlığını hissettirir. Güler
yüzüyle, öğrencileri selamlayışıyla, sözleriyle öğrencilerini sevdiğini belli
eder. Öğrencilerini seven bir öğretmen mesleğini de sever ve en iyi şekilde
yapmaya çalışır. Zaten her şey, bir şeyi sevmekle başlamıyor mu? Asık
suratlı bir öğretmeni öğrenciler sever mi? Ee peki o öğretmenin dersini
severler mi? Başarılı öğrenciler yetişir mi? Bu nedenle öğretmen ve öğrenciler
arasında iletişim her zaman çok önemlidir ve ilk derse girildiği andan itibaren
en iyi şekilde iletişim sağlam olmalıdır.
Öğretmen alanına olabildiğince hakim olmalı ve
güven vermelidir. Öğrencisinin sorduğu soruya cevap olarak
"Bilmiyorum." demekle yetinmemeli her an kendini geliştirmeye açık
tutmalıdır. Eğer cevabı bilmiyorsa araştırma yapmalı ve öğrencileriyle edindiği
bilgileri paylaşmalıdır. Hangi öğrenci söylediklerinin öğretmeni tarafından
umursanmadığı bir dersi sever ki?
İyi bir öğretmenin söyledikleri ve yaptıkları
birbiriyle uyumlu olmalıdır. Öğretmen bir gün başka bir şey der, diğer gün tam
tersini söyler ve yaparsa öğrencilerin güvenini sarsar. Unutulmamalıdır ki
iletişimde güven olmazsa olmazdır.
Bir ders süresi boyunca sürekli dersini anlatan
bir öğretmen düşünün. Öğrenciye konuşma fırsatı vermiyor. Sınıfta öğretmen
egemen bir hava hakim. Öğrenciler belli bir süre dersi dinlerler mi? Peki dersi
ya da öğretmeni severler mi? Mümkün değil! Öğretmen zaman ve sınıf
yönetimini öğrencilerinin aktif olacağı, onların da fikirlerini alacak bir
şekilde planlamalıdır. Böylece öğrenci kendi fikirlerinin önemsendiğini
hissedecek ve daha samimi bir sınıf ortamı oluşacaktır.
Öğretmen, her öğrencisine eşit bir şekilde
davranmalıdır. Öğrencilerin çeşitli özelliklerine göre onlara karşı tutumu
değişmemeli, hepsini bir birey olarak kabul etmelidir.
Öğretmenlik günümüzde hafife alınan,
"Çocuğum, hiçbir şey olamazsan öğretmen bari ol." diye küçümsenen bir
meslektir. Her ne kadar ciddiye alınmasa da toplumu toplum yapan bireylerin
yetişmesini sağlayan tek meslektir öğretmenlik ve her zaman öyle de
kalacaktır.